Diyarbakır Escort ♥️

1. Bölüm: Surların Gölgesinde Melike, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarihi Suriçi’ne adımını attığında, gökyüzünü saran grilik ona tanıdık bir melankoli getirmişti. Babasının çocukluk anılarıyla büyüyen Melike, Diyarbakır Escort’a ilk kez gelmesine rağmen sokakların her taşında kendini evinde hissediyordu. Ailesinin kökleri buradaydı; dedesi Dağkapı’daki bir kahvehanede çalışır, annesi ise gençliğinde Hevsel Bahçeleri’nden toplanan meyvelerin hikayelerini anlatırdı. “Bugün başka bir gün olacak,” diye mırıldandı Melike, ellerini ceplerine sokarken. Yanında, yerel rehber olarak ona eşlik edecek olan Ferhat, surların hemen yanındaki eski çarşıya yönelmişti. “Biliyor musun, burası sadece taşlardan oluşmaz. Her bir taşta bir hikaye vardır. Bazıları duyulmuş, bazıları unutulmuş,” dedi Ferhat. Melike, dikkatle çevresine bakıyordu. Sur Mahallesi’nin dar sokakları, taş evlerin duvarlarına kazınmış eski yazılar ve ara ara yankılanan çocuk kahkahaları, onu geçmişle bugün arasında bir köprüye çekiyordu. Ancak, bu gezi sıradan bir turistik seyahatten ibaret olmayacaktı. Melike’nin babasından yadigâr eski bir anahtar vardı. Üzerinde, Arap alfabesiyle yazılmış bir harf yer alıyordu: “خ” (Hı). 2. Bölüm: Anahtarın Peşinde Ferhat, Melike’nin elindeki anahtarı gördüğünde kaşlarını çattı. “Bu neyin nesi?” diye sordu. “Babamdan kaldı. Diyarbakır Escort Bayan ’dan bir yere ait olduğunu söyledi ama nereye olduğunu hiç öğrenemedim. Belki bir ev, belki bir kilit… Bilmiyorum.” Ferhat bir an düşündü, ardından büyük bir ciddiyetle, “Eğer bu anahtar eski bir kapıya aitse, bunu öğrenebileceğimiz tek bir yer var: Marangozcular Çarşısı,” dedi. Melike şaşırmıştı. “Neden bir marangoz?” “Çünkü eskiden burada, her kapının kendine özgü bir hikayesi vardı. Bu hikayeler marangozlar tarafından saklanırdı. Kapılar, sadece kapı değil, hayatın sembolüydü,” dedi Ferhat ve ona doğru gülümsedi. Güneş yavaş yavaş yükselirken, Melike ve Ferhat, Hasan Paşa Hanı’nın önünden geçerek Marangozcular Çarşısı’na ulaştılar. Çarşı, ahşap kokusu ve tokmak sesleriyle doluydu. Eski ustalardan biri, Melike’nin anahtarını görünce gözleri irkildi. “Bu anahtarın sahibi kimdi?” diye sordu yaşlı marangoz. Melike, dedesinden ve babasından bahsetti. Marangoz, başını salladı ve hafifçe gülümsedi. “Bu anahtarın hikayesi eski bir konağa ait. Sur Mahallesi’nde, Kuyumcular Sokağı’nda bir ev var. Ama o ev yıllardır kilitli. Anahtarın sırrını öğrenmek istiyorsan, oraya gitmelisin.” 3. Bölüm: Kilitli Kapının Ardında Melike ve Ferhat, Kuyumcular Sokağı’na doğru yürürken, yol boyunca tarihi camiler, hanlar ve kiliselerle karşılaştılar. Diyarbakır’ın mozaik dokusu, Melike’yi büyülemişti. Ancak zihninin bir köşesinde hep aynı soru vardı: Bu anahtarın açtığı kapıda ne bulacaktı? Kuyumcular Sokağı’na vardıklarında, eski ve yıpranmış bir konağın önünde durdular. Konağın kapısında, Melike’nin anahtarındaki “خ” harfiyle aynı işaret vardı. Ferhat, “Burası,” diye fısıldadı. Melike, derin bir nefes alarak anahtarı kilide yerleştirdi. Bir klik sesiyle kapı açıldı. İçeride, geçmişin izlerini taşıyan bir avlu, tozla kaplı ahşap mobilyalar ve bir köşede yığılı kitaplar vardı. Ancak en dikkat çekici olan, avlunun tam ortasında yer alan eski bir taş kuyuydu. Melike kuyunun başına yaklaştığında, bir zamanlar ailesine ait olan bir sırrın peşinde olduğunu hissetti. Ancak bu sır, sadece onun değil, Diyarbakır Eskort’ın tarihine de ışık tutacaktı…